16 Kasım 2011 Çarşamba

içim titredi neredeyse tüm akşam.
bi dostla vedalaşmaya gittim bu gece.
gözlerim doldu az sonra sarılacağımızı anlayınca.
niceleri çoktan gitmişti zaten, onlarla da karşılaştım bomboş kadıköy- taksim dolmuşunda.
alacaklarını almış öyle gitmişlerdi.

zor bi gün olmuştu. koşuşturmacalı, yorucu bi gün. seni arayıp anlatsam mı diye düşündüm. saatime baktım, sanki geç olmasa arayacakmışım gibi. aramazdım elbette. yine de düşünmesi bile heyecanlıydı. ısıtıyordu.

eve geldim.

ayaklarım üşümüştü.
seni özlemiştim.
işte bu ikisi, tüm günü düşününce geriye kalan her şey teferruat gibi geliyor.

12 Temmuz 2011 Salı

Bu sabah adsız bir word belgesinde güzel bir şiir buldum, Can Yücel'den. Hemen paylaşıyorum.

hiç bir insanı unutmak,
bir insandan vazgeçmek,
bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda
kaldın mi hiç?
hani ölmüş gibi,
hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi,
her an kapından içeri gülümseyerek girmesini bekleyip
ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi.
ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek ,
ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana,
ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi
sen hala bu kadar sevgili iken?
özlemek,
bu kadar özlemek,
etini kemiğini yakarcasına özlemek...
çok kötü değil mi?
bu kadar özleyip onu görememek,
ona dokunamamak,
onu işitememek ,
artık sonunun "pi" hali değil mi?
biliyorsun değil mi?
ne kadar umutsuz bir arayıştır o,
kalabalık caddede geçen binlerce yüze bakmak
belki bir kez daha görebilmek için o yüzü,
belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek,
belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir yerde demek,
belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yaşamak
ne zordur değil mi?
ne kadar eritir insanı farketmeden.
sende biliyorsun değil mi bunları.?
bir sinema koltuğunda sende iki kişi gibi oturdun mu hiç?
hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına.
güzel bir kafe keşfettiğinde,
güzel bir film seyrettiğinde,
güzel bir şarkı dinlediğinde
güzellikleri oranında eksik kaldıklarini hissettin mi paylaşamadığın için onunla..
bir barın kalabalığında hiç yarım vücudunla sallandın mı ortada?
hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildin mi?
baktığında aynana sadece yüzünün bir yarısını gördüğün oldu mu hiç?
sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan nefret edemediğin zamanlar oldu mu hiç?
gözünün içine baka baka kolunu bacağını kesen bir insanın yüzüne
sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildigin zamanlar oldu mu hiç?
hayatta inandığın bütün değerlerini altüst eden birisine aşk şiirleri yazabildin mi?
onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara feda oldun mu hiç?
içinde ağlayan çocuğa umut sarkıları söyleyemediğin,
özlemini, susuzlugunu, açlığını gideremediğin zamanlar oldu mu hiç?
kanayan yarasını gördüğün ama merhem olamadığın zamanlar.
gücünün,
hani o tanrısal gücünün bir çocuğun ağlamasını susturamayacak kadar olduğunu gördüğün zamanlar oldu mu hiç?

hiiiiiiiç....

hiiç...

hiç...

bir hiç...

4 Nisan 2011 Pazartesi

"hiçbir şey bitmez, her şey değişir."