16 Eylül 2009 Çarşamba

Do mi sol mi

Otobüsten indiğimde yağmur yeni dinmişti. Valizimi alıp etrafa tanıdık birileri beni karşılamaya gelmiş mi diye bakınırken bir sigara yaktım. Kimse yoktu. Yeni asfaltlanmış yolda yavaş yavaş eve yürüdüm. Küçük bir yer burası, sigaranın ömrü rüzgarlı havalarda bile bir ev mesafesi kadar diye geçti aklımdan.

Eve vardığımda hangi zilin doğru olacağına karar veremediğimden, abimden öğrendiğim ıslığı çaldm. Bu ıslık ben küçükken genellikle saat 4 sularında onun gelişini haber verirdi. Abim bunun müzisyen ıslığı olduğunu söylemişti. “do mi sol mi sol mi”

Her zamanki gibi özlemle karşılanmıştım, sevdiğim yemekler yapılmıştı, yapılacaktı. Bunca zaman sonra böylesine ilgi görmek beni çok keyiflendirmişti. Keyiflendikçe konuştum, anlattıkça bir sene içinde ne kadar çok şeyin değiştiğini fark ettim...

Çay, kahve, meyve ve tatlı servisinde sınır yok burada. Bana sadece üstüne bir sigara yakmak kalıyor.

-Tatlı ister misiniz paşam?
-Biraz sonra alayım.
............

5 gündür burada olmama rağmen bugün ilk kez dışarı çıktım. Sezon hemen hemen bitmişti, yazlıkçılar kendi şehirlerine dönmüşlerdi. Buraya göre bu mevsimde çok İstanbullu kalıyordum. İster istemez dikkat çekiyordum.Köpeklerin bile dikkatini çekmiştim tenha sokaklardan sahile doğru yürürken. Ama benim de buralara ait olduğumu fark edince sadece havladılar. Ne de olsa kimliğimde şarköy yazıyordu. Yüksek makamlarda tanıdıklarım vardı. Köpekler bunu fark etmiş olacak ki benle iyi geçindiler.

İskeleye kadar yavaş yavaş, uzun uzun yürüdüm. Girişteki deniz restaurant yine açıktı. Burda tek başıma oturup rakı içtiğim günü hatırladım. Tek başıma diyorum çünkü buranın yaz kış en fazla birkaç masası dolu oluyor. Bu kadar az müşteriyle bunca senedir ayakta kalmalarına şaşıyorum doğrusu.

İskelenin ortasında dalga kolonlardan birine çarparak yolu boydan boya ıslatıyordu. Dalganın ritmini buldum ve uygun zamanda o bölgeden geçtim (metronomum iyidir). Lambanın altına, bir zamanlar babamın kıyısında durup aşağıda dolaşan balıkların cinsini tahlil etmeye çalışırken düşecek diye yüreğimi ağzıma getirdiği yere oturdum. Burası annemle babamın balık tutarken sabahladığı, bana ayın nerden battığını, güneşin nereden doğacağını tarif ettikleri yerdi aynı zamanda. Şimdi ben, 23 yaşında bir adam, aynı yerde oturmuş bu satırları yazıyorum not defterime.

Bizimkiler önümüzdeki ilk bahar buradan İzmir'e geri dönüyorlar. Dolayısıyla artık uzaktan akrabaların dışında burada bir evim olmayacak. Bir daha ne zaman gelirim bilmiyorum o yüzden fotoğraflarını çekmeden, hafızama en güzel haliyle kazımak istercesine bakıyorum etrafa.

Birazdan kalkıp eve döneceğim. Geçerken balıkçılara “rastgele” diyeceğim ve çok mutlu günler geçirdiğim bu kasabaya beni tekrar getirecek bir bahane bulana kadar, sessizce veda edeceğim.

11.09.2009 21:30

Hiç yorum yok: